Arthus-Bertrand üç yılda tamamladığı bu belgeselde farklı ülke, dil, din ve kültürlerden yaklaşık iki bin kişiyle, hayatlarında en çok önem verdikleri şeylere dair derin söyleşiler yapmış. Sevgi, aile, şiddet, yoksulluk ve sosyal adalet gibi konulara değinen hikâyeler, Dünya’daki yaşam mücadelesinin hem ne kadar zor, hem de ne kadar güzel olduğunu gözler önüne seriyor.
Film yapımcılığının ötesinde bir misyonu var Arthus-Bertrand’ın:
Bir insan ömrü süresince nüfusu 2 milyardan 7 milyara çıkan dünyamızın içinde bulunduğu durum beni çok kaygılandırmıyor, zira dünya bir şeklide ayakta kalır. Ben asıl insanlığın geleceği için kaygılanıyorum.
İnsan belgeseli ile bu devasa soruna dair farkındalığımızı artırmak istiyor. İnsan olmanın ne anlama geldiğini en sade dille anlatan bu güçlü hikâyeler, dünyamızın nefes kesici görüntüleriyle bir araya geldiğinde, benzersiz bir duygu selinin içine bırakıveriyor izleyiciyi. Âdeta “yaşam hikâyem ne olursa olsun, önce insanım, insan olmalıyım” dedirtiyor Arthus-Bertrand.